Kendinden kaçıyorsun… Adamın biri sözsüz müzik yapıyor, canın acıyor .. Herşey gözünün önünde tekrardan sahneleniyor.. Bütün anılar , ağlamalar , kızmalar, küsmeler .. Müzik bitiyor hiçbir şey olmamış gibi tekrar eskiye dönüyorsun.. Bunun adı hayat değil mi?
Belirgin bir dertten mustarip olan kişinin şikayet etmeye hakkı yoktur: Onun bir meşgalesi vardır. Ağır hastalar hiç sıkılmazlar. Hastalık içlerini doldurur, tıpkı büyük suçluları vicdan azabının beslemesi gibi. Zira her yoğun acı doluluk benzeri bir durum yaratır ve bilince, içinden çıkamayacağınız korkunç bir gerçeklik sunar; oysa sıkıntı denen o zaman matemindeki madde’siz acı, bilincin karşısına, onu kazançlı bir girişime zorlayan hiçbir şey çıkarmaz. Yeri belirlenemeyen ve hiç sarih olmayan, iz bırakmadan vücudun üstüne çöken, ruha işaret vermeden sızan bir dert nasıl iyileştirilir?
Çürümenin Kitabı, Emil Michel Cioran
“Hiçbir şeyi umursamıyormuş gibi davranan insanlar aslında her şeyi dert eden insanlardır.”
Amsterdam Üniversiteleri’nde doçentlik yapan nörobilim uzmanı David Amodio’ya göre , ırkçı davranışları ortaya çıkaran duyguların sosyal durum ve gruplar arasındaki ilişkilere bağlı geliştiğini belirtiyor. Buna göre ırkçı tepkiler; korku veya tehdit, kin, hor görme ve iğrenme gibi duygularının farklı kombinasyonlarıyla ortaya çıkabiliyor.
Ancak Amodio’ya göre ırkçı davranışlar en çok ‘duygu eksikliği’ ile ifade buluyor. Örneğin karşısındaki yok farz ederek veya insan kimliğinin dışına çıkararak. (Devamını Oku)
Melankoli üzerine yazma isteğim hali hazırda canlı, üretken, olumlu deneyimler yaşayan ve hayatlarını mutlu bir şekilde sürdüren kişiler için şaşırtıcı bir tercih olarak gelebilir. Oysa biz biliyoruz ki 4-5 kişiden en az biri hayatlarının en az bir döneminde depresyon kriterlerini karşılayan dönemler geçirebiliyor. Belki yaşadınız, belki yaşayacaksınız ve belki de yanından bile geçmeyen şanslı gruptansınız. Ama depresyon var, gerçek ve yaşayanlar için çok sancılı bir ruhsal durum. Melankoliyi bir olgu değil de bir durum olarak tanımlama tarihinin aksine melankolik durumlar modern psikiyatride olgusal olarak değerlendirilip, tedavi ediliyor. Melankolinin ne olduğunu anlatan; mitolojik, tarihsel, kültürel , psikanalitik ve politik olarak konumlandıran bazı değerli kaynakları meraklı okur için yazının sonunda listeliyorum*. Ancak bu yazı için melankolinin bireysel ve kültürel deneyimlere odaklı olarak ele almayı tercih ediyorum.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Balkona yorgun çamaşırlar asmayı Ki uçlarından çile damlardı. Güneşte nane kurutmayı Ben acılarımın başını evcimen telaşlarla okşadım bayım. Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum. İnsan kaybolmayı ister mi? Ben işte istedim bayım. Uzaklara gittim Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Alt katında uyumayı bir ranzanın Üst katında çocukluğum… Kağıttan gemiler yaptım kalbimden Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı. Aşk diyorsunuz, limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
“seni, annen kadar sevecek ve baban kadar merak edecek hiç kimse yoktur; o yüzden kimse bana aşk’tan bahsetmesin. aynı kağıdın arka ve ön yüzleri gibiyiz. sonsuza dek beraber; ama hiçbir zaman birbirlerini görmeyen. (Devamını Oku)