bakmasın demiş birdaha yüzüme.. emri olur, inansın bu sözüme..
Söz – Müzik: Mustafa Cihat
Düzenleme & Kayıt: İshak Göktekin
Vokaller: İshak Göktekin & M. İzzet Koçak
[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=fNECQdedaC8[/youtube]
Söz – Müzik: Mustafa Cihat
Düzenleme & Kayıt: İshak Göktekin
Vokaller: İshak Göktekin & M. İzzet Koçak
[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=fNECQdedaC8[/youtube]
“Bir şey eğer bozuksa üzülme, onu tamir etmeye çalış. Belki eskisinden daha iyi olur, ne dersin?”
`Nil Erkoçlar`; çok güzel bir kadındı. bakınca çok tatlı bir kadın albenisi olan bir kadındı. gözleri, saçları, dudakları, bacakları, yüzü, bütün bedeniyle tam bir kadındı. Herhalde ilk defa molped reklamlarında görmüştüm onu. Tuba Büyüküstün, `Yasemin Ergene`, `Nil Erkoçlar`… Benim favorimdi Nil. Kendisinin deyimiyle “ruhum erkek, bedenim kadındı.” diyerek cinsiyetini değiştirdi. Bu kararıyla dünya’da birdenb 2 den fazla rengin olduğunu göstermiştir bize. iradesi ve kararlılığı hayran bıraktıran cinsten. Nil olan hayatında ki mutsuzluğunu `Rüzgar Erkoçlar` olan hayatında yok eder ve çok mutlu olur inşallah.
H.g Rüzgar panpa.
Günlerdir gökyüzünü istila eden kara bulutlar arasından tesadüfen görünen kuşluk güneşinin cılız sıcaklığını sert kuzey rüzgarlarının sürükleyip götürdüğü Limni, belki de tarihinin en büyük soğuklarından birini yaşıyordu. Su kaynaklarıyla birlikte meyveler, sebzeler hatta zahire ambarları donmuş, halk, çekilen sıkıntıyı Kont Orlof’un hâlâ acısı yüreklerde hissedilen Limni kuşatmasındaki kıtlık günlerine benzetmeye başlamıştı. Rum olsun, Türk olsun, günlerdir kiliselerde ve camilerde Allah’ın merhameti için yalvaran insanlar gitgide çoğalmış, nihayet Mondros’tan gelen papaz efendi ile ulu caminin imamı birlikte halkı toplu duaya çağırmışlar, çocuklara başları açtırılmış, göğüs hizasında birleşen veya göklere açılan minicik ellere artık kar yerine Allah’ın lütfunun yağması için yakarılarak bir gün daha geçmişti. Her günkü kalabalığın yine umutsuz adımlarla dağılmaya başladığı sırada, bulutların altını küçük bir çocuğun sevinç dolu sesi doldurdu :
– Gemi ! Gemi geliyor ! Orda bir gemi geliyor !… (Devamını Oku)
Sen şimdi bilmezsin, uzaktan bakıp da yanıma gelmek için cesaretin kırılmasın. Böyle uzak, böyle soğuk duruşuma aldanma, geçmiş kırgınlıklarımdandır… Hani göz göze gelip de içimde bir şeyler uyandığında sessiz kalırsam bil ki korkudandır sessizliğim, umursamazlığımdan değil… Bana bakıp da korkularıma şaşırma. En çok, içini açan insan kırılır hayatta. Onlar da büyük korku dağları yaratır sonra. Ben; ne yaşarsa yaşasın her defasında kendini yeniden tamamen açabilen birisiyim. Aldığım yara sayısı artsa da hissettiğim mutluluk herkesten fazla… Elindeki silahını doğrultup teslim olmamı bekleme sakın. Ben teslim olmam, teslim almanı beklerim, unutma… İnsan hayatı boyunca bekler ya hep birini; belki de Tanrı’nın daha evvel bana gönderdiği yanlış kişiler, sen geldiğinde daha çok minnettar olmam, daha çok kıymet bilmem içindi, kim bilir… ‘Seni seviyorum’ cümlesi duymazsan benden sakın sevmediğim yanılsamasına kapılma. Ben sevmenin ne demek olduğunu çok erken öğrenmişlerdenim. Sen çırılçıplak kalmaktan korkmadığında karşımda, ben de bu cümleyi söylemekten korkmayacağım… Seni hemen aramıyor, sormuyorsam bu vazgeçtiğimden değildir… Yorgunluğumdandır sadece bunu bil. Aramıza mesafeler, yollar, uzaklıklar girerse aşkımın bitebileceğini düşünme sakın. Benim aşkım görerek çoğalmaz. Tanrı aşkı gibidir, inançla büyür… Sadakat mi bağlılık mı diye çıkma karşıma. Ben sadakatin zorlamasındansa, bağlılığın samimiyetini tercih ederim. Nereye gittiğin değil, nereye döndüğün önemlidir benim için… Aşkı bilmeyen insan kendini de bilmez. Ondan korkansa hayattan korkar aslında. Aşkın ne olduğunu öğrenmeden gelme sakın bana. Kendini karşındakinde kaybetmeyi göze alamayan insan kalbini gerçekten açamaz aslında. Korkuların, endişelerin olabilir en başta. Ama aşk imkansız olan birçok şeyi gerçek kılar hayatta. Bekliyorum… Öyle bir gel ki bana; her gece yatağa yattığımda son düşündüğüm, her sabah kalktığımda ilk düşündüğüm olasın. Tıpkı Orhan Veli’nin dizelerindeki gibi; ’Öyle bir hava da gel ki; Vazgeçmek mümkün olmasın…’
Başak Sayan
Acıyan yerlerini öpecek biri varsa hayatında, Önemli olmaz düştüğün yerler, Atıldığın kuyular, Aldığın yaralar, Yalan çıkan, bildiğin tüm doğrular, İşittiğin tüm kötü sözlerin yeri bile, çabuk iyileşir o zaman.
Bütün Acıyan Yerlerini Öptüm
Sevgi her yaraya iyi gelir
Acıyan yerlerini öpecek biri varsa hayatında,
Önemli olmaz düştüğün yerler,
Atıldığın kuyular,
Aldığın yaralar,
Yalan çıkan, bildiğin tüm doğrular,
İşittiğin tüm kötü sözlerin yeri bile, çabuk iyileşir o zaman.
Bazen kaç yaşında olursan ol,
Küçük bir çocuğun ağlayarak annesinin yanına gelmesi gibi,
Acıyan yerlerini öpecek birinin yanında olmak,
Ağlamak istersin…
Öperse geçer diye inandığın birinin yanında doyasıya ağlamak,
Tüm yanmış yerlerine rüzgâr olur, serin yağmurlar gibi gelir,
Nasihat etmeden, küçümsemeden dinleyen,
Anlatırken bile geçecekmiş gibi gelen,
Yuva sıcaklığında bakışlarıyla içini ısıtan,
Seni olduğun gibi kabul eden,
Değiştirmeye çalışmayan,
İstediği kalıplara uymasan da,
Seni sevmekten vazgeçmeyen,
Biri varsa eğer… (Devamını Oku)
Hiç bir kelimesine dokunmadan, hiç bir noktasını çekmeden olduğu gibi yayınlıyorum. Mükemmel bir yazı olmuş, bir de yazıyı okurken arka planda Ahmet Kaya şarkısı çalıyorsa, tadından yenmez… Rahmetle ve saygıyla…
Önce Play’e basıp şarkıyı açın daha sonra yazıyı okumaya başlayın. [youtube]http://www.youtube.com/watch?v=K45vevKFqlc[/youtube]
İki kış, bir yaz yaktı beni…Kasım,Temmuz,Ocak…Sanki buz gibi bir havada,üzerimden elbiselerim alınmış gibi üşüdüm…
Üşüdükçe öğrendim yokluk acısını,öğrendikçe de kabullendim…
“Toprak olmak ne garip şey Anne”cümlesinin içimde bıraktığı yanık kokusundan besleniyorum bunca yıldır…Sevdiklerinle sınanırmış ya insan,ben buna yürekten inandım…
İnançlarım doğrultusunda tüketmekle görevlendirildiğim,şu bir nefeslik hayatı ciddiye almamayı öğrendim..
Yaşarken yapılan tüm yatırımsal birikimlerin halk dediğimiz topluluklar yüzünden nasıl çöpe atıldığını irdelemeyi bıraktım artık…Nasılsa ruhum bedenimle vedalaşırken,ben o soğuk mermerle tanışırken, başlayacaktı suretler arasındaki açık arttırma…
“Çook değerliydi,zararsızdı,üretkendi,güler yüzlüydü..Yazık oldu,ölüm ona yakışmadı”.. (Devamını Oku)
Vazgeçtiysen hep sağnak yağışlarımdan,
Vazgeçtiysen bitmek bilmez kışlarımdan,
Korkma kimseye ödenecek borcum yok,
Yok saymayı ben senden öğrendim..
Hiç benim olmayan bir tenin ödünç ruhuyla avuttum kendimi.
Sen ve ben seyirci kaldık tükenişime.
Kendimi inandırdığım aklımdaki ikinci seçeneklere de
Kendime yakıştıramadığım o siyah vedaya da küsüm şimdi.
Tahammülüm ve ben kırıldık sana.
Yapayalnız içimde biriktirdiklerim.
Köklü bir çınarın dalları olmadan yaşaması gibi.
Üstelik hiç benim olmayan bir tenin ödünç ruhuyla avunmak değil senin vazgeçtiğini anlamak üzerdi beni.Çünkü
İstiklal kadar gösterişli ama yalnız bir kız çocuğunu ancak bu ağlatabilirdi’
Sen çabuk vazgeçtin.Ben çok ağladım.Masal bitti.