sus
Sus’tun…
İçimde büyüttüm seni
Kalbimi kıran.
“Yar” Gibi…
(Devamını Oku)
Sus’tun…
İçimde büyüttüm seni
Kalbimi kıran.
“Yar” Gibi…
(Devamını Oku)
Tecavüzden sonra “Zevk aldın mı?” diye sormak nasıl abesle iştigalse
gidişinin ardından aylar sonra arayıp
“Nasılsın, ne yapıyorsun ?” diye sorman da o kadar abesti işte..
Uyuz bir itin kasığındaki pire kadar mutluyum
ve başını çöpe soktuğu için kıçı açıkta kalan bir kedi kadar tetikteyim..
…Tut ki mutluyum
Tut ki yıkıldım….
Sana ne!…
Alıntı : Gülnihal Özkan
……..Birçok kötü, hatta alçak tanıdım. Çoğu neşeli insanlardı. Hiçbirinde çekingen bir ruh haline rastlamadım. Kötüler atık, iyiler pısırıktır. Etrafınıza bakın, en heyecan verici, en eğlenceli insanlar hep sahtekarlardır. Çünkü sahtekar sempatik olmak zorundadır. İyinin böyle bir mecburiyeti yoktur. İyi sıkıcıdır. Kadınlar “iyiler” e değil, güvenilmez erkeklere aşık olur. Bu yüzden zaten aşk denen altüst oluşla ancak bir üçkağıtçı başa çıkabilir. (Devamını Oku)
azar azar tükenir günler…
uzar özlemin akşamları…
yüreğine bir münzevi güvercin konar…
uzaktır beklediğin devrim uzak şehirdeki sevgili kadar…
ve hangi çok bilmişe sorsan ahmaklıktır bir düşe inanmak…
akrep yelkovanı zehirledi diye zaman kimseye güvenmiyor artık…
bir bir keşfedilirken yeni dünyanın yeniden yükselen değerleri
kim ağzını açsa ilk sözcüğü euro yada dolar!
aslında yoktur yükselen hiçbirşey
ve vardır her alçaklığın bir yüksekliği!
paranın ve penisin herşeye muktedir olduğu günlerde,
kanımızı toprağa akıtıp gül ettiler…
gül rengini kandan aldı!
hoyrat ellerde diken, dost ellerde gül…
gül diyorum sana
sana gül(mek) yakışıyor!
Sen bana dediğinden bu yana kırık bir yanım. İçimde bitmeyen yitmeyen bir sen. Senle tutunmuşluğum hayattaki fırtınalara, dalgalara rotamı kaybetmiş bir gemi gibiyim şimdi yalpalıyorum. Acısını yaşıyorum sensizliğin.
Varsın ağlasın
Dalda kiraz
Herkes kendine
Sürgün biraz
Aşkımıza ağlıyor şimdi bulutlar. Gökyüzü döküyor içindekileri damla damla benim gibi. Kendine sürgün ettin ya beni. Bitmeyen bir özlemin kollarına bıraktın. Sürgünlerdeyim bu sürgünün sebebi sen sonu sen.
(Devamını Oku)
boyutsuz bir sevda bu
zamanı yok
mekanı yok
sonu ne olur diye
hesabı yok (Devamını Oku)
Öldüm bugün
Ana haber bültenlerinde yoktum
Üstelik kazara kesilmedi nefesim
Bir cinayete kurban gittim
Canıma kast edildi diyorum
Gel gör ki üçüncü sayfalarda bile
Y nokta G diye
Yazmıyordu baş harflerim
Oysa ben failimin baş harfini
Bir ağaca kazımıştım
Ve sahilde kumlara
Ve parktaki banklara
Kaçıncı hamur hatırlamadığım
Türlü çeşit kağıtlara
Ve adımın yanı başına
Ve bir kalbin tam ortasına…
Çünkü ben ne vakit sevsem
Dağ taş duysun isterdim
Ve Allah biliyor ya
Onu da çok sevmiştim
Şimdi tutar sorarlar
Nasıl bilirdiniz derlerse
İyi filan demeyin
İyilik bende kalsın
Güzellik zaten onun
Dedim ya sorarlarsa
Bir kez doğru söyleyin
Çok aşıktı üstelik
Çok da sevmişti deyin
Kanım yerde kalmaz
Aşkın ahı er geç gider
Onu da bulur, onu da vurur
Ve hatta cinayet masasında da belki
Hiç kapanmamış dosyalara inat
Hiç açılmamış
Bir şişe ah-u zar durur
Yanına iki de kadeh koysunlar
Failimden çok önce
Hatırama içip
Kafaları bulsunlar
Çünkü bir bilseniz
Kaç şarkıda bulmuştuk biz kendimizi
Ve kaç şiirin kaç dizesinde
Ve kaç tutkulu filmin
Kaç acıklı ve buruk sahnesinde
Her ay sefasında
Bir sahil meyhanesinde
Kaybedip kaybedip de
Bulmuştuk birbirimizi
Hepsi hatıramda kayıtlı
Meyhaneci iyi bilir
Şarkılar şahidim
Söyleyen dostumdur
Sevdam kara sevda
Şekli meşru
Her aşk adaletten
Bir parça yoksundur
Ne devir servet- i fünun
Ne kimseler mecnun değil
Öldüm diyorum size
Ve failim meçhul değil
Alın diyorum
Alın ipuçları size
Tüm bunlar da mı yetmedi
O vakit
Soğuk bedenim şahit
Ne hacet söze
Tenimde ellerinin
Şefkatli izleri var hala
Attığım her çığlıkta
Usulca dokunmuştu
Dudağımda dudağının
Ölüm öncesi zehri
Dişleriyle dans edip
Gövdeme tutunmuştu
Aslında bir bakıma
Bugün ölmeseydim belki
Sevişirken ölecektim
Öyle güzel
Öyle güzeldi ki
Sorun anlatırlar size
Bütün fallarda çıkmış
Eş dost söylemekten bıkmıştı
Kaskatı kalbinden söktüğü bir taşla
Öldürecekti bir gün beni
Yani aslında ikimizde
Biliyorduk bir gün öleceğimi
Yine de her ölüm erken
Her ölüm zamansız
Öldüm diyorum işte bugün
Ve olay yerine ne bir kamera
Ne de bir ambulans geldi
Şahide de gerek yok
Anlatıyorum işte:
Bir hoşçakal duydum önce
Gövdemde bir titremeyle
Yerlere serilmişim
Ansızın bitti işte
Kayıtlara böyle geçsin
Bu kadar çok severken
Zamansız terk edilişim
Ne acı ki
O benden vazgeçerken
Ajanslara geçmemiş
Vedayla katledilişim (Devamını Oku)
Gövdem büyüdükçe
Yüreğim çocuk kaldı benim
Çamura şekil verir gibi
Sevdim kimilerini
Bazı çocukların
Tek oyuncağıdır toprak
Çamurun topraktan geldiğini
Kendinin de nere gideceğini
Erkenden bilirler onlar (Devamını Oku)
insan telefon defterini temize çekerken bazi isimleri eski defterinde birakir.
onlar artık bir daha asla aranmayacaktır. garip bir hüznü barındıran bu silik isimlere bakılır bakılır. kimi okuldan sınıf arkadaşınızdır, kimi çok çabuk unutuverdiğiniz bir sevgili, kimi bir cafede aylarca her şeyi ama her şeyi paylaştığınız birisi; ya da istifa ettiğiniz bir yerden bir arkadaşınız! soyadları sorulmamıþ bir sürü hatırlanmayan isim de vardır defterde ve şüphesiz üstünde isim olmayan telefon numaraları korkunç bir operasyonla onlarca hayat, onlarca güzellik bir çırpıda ortadan kaldırılır.
insan telefon defterini temize çekerken bazi isimler üzerinde durur.
onca zaman sonra bir kez arasanız, sesini duysanız… ona edilebilecek bir çift sözünüz yoktur! birlikte gittiğiniz filmler, meyhaneler, evler birbirinizi yıllar sonra özlemenizi sağlayacak sevgiyi aşılamamıştır size. yalnızca bir isimdir şimdi o. temize çekerken atlarsınız hemen. derhal çevirirsiniz sayfayı telaşla, alelacele. oh, isim geçmişte kalmıştır.
insan telefon defterini temize çekerken hayatini da sorgular!
hangisi ihanet etmiştir, hangisi yalvarmıştır kendisini bırakmamanız için; hangisinin bir süre sonra arkanızdan konuştuğunu duymuşsunuzdur; hangisi sizi en güzel öpmüştür; hangisi rüyalarınıza girmiştir, hangisinin ayak parmakları ilginizi çekmiştir, hangisine hediye alırken zorlanmışsınızdır, hangisiyle en hararetli tartışmalara girip kavga etmişsinizdir, hangisi için sabahlara kadar içip içip ağlamışsınızdır?!…
doğrular, yanlışlar, hatalar, tutkular! birlikte edip cansever okuduğunuz o insanlar, solmuşlardır.
insan telefon defterini temize çekerken yalnizliğini da kanitlar.
bütün bu insanlar şimdi nerede, ne yapmaktadırlar? saat elbette dört’tür! paradoks, labirent, koni, tüm bilimsel ifadeler ve mentalite tersine dönmüştür. ters dönmüşüzdür. bu tek başınalık ve bu isim katliamı aslında size ters gelir… çalan telefona bakarsınız. acaba? acaba telefon defterini temize çeken bir arkadaşınızın son anda kurtarma çabası mıdır? bir iki kırık sözcük, yarım yamalak bir buluşma, belki…
bilemezsiniz…
Sevdiğim bir şarkıdır.
içimdeki hasretin yine rüzgarla
döndü dolaştı sevdiğim
yine vurdu gözlerime
gözyaşlarımı saklayamadım gizleyemedim
sensiz geçen her akşamda
yorgun bu bedenim
geri dönmeni bekledim
gidemem yapamazdım sensiz (Devamını Oku)