unutulmaz dizisinden…
en büyük imkansızlığı tattık
en unutulmaz aşkı yaşadık
şimdi bizi sadece kadere bıraktık
hayatın ellerine saldık
ahhh suçumuz neydi
allahım neyin bedelini ödüyoruz
birbirimize bu kadar aşıkken
neden bu kadar uzak
bu kadar yasağız
yanacağımızı bile bile
kızgın ateşi göre göre
kendimizi atsak içine
cehennemimizde kavrulsak
neden gitmek zorundayız hep
neden dokunamıyoruz
yüreğimiz bu kadar isterken
neden bu sancılar
sen bana.. ben sana sakıncalı yarr..
“suçlusun” dediler.
Hiç dinlemediler.
“suçum ne?” sorusuna
Susarak cevap verdiler.
Elini kelepçelerle bağladıklarını,
Kalbini bu özlemle mühürleyeceklerini,
Dilini bunca acıyla zehirleyeceklerini sandılar.
Gene yanıldılar…
“nereye” dedi asi ruhu “nereye?”
Kalbi sessizce fısıldadı;”meçhullere!”
Susturdu söz yaşlarını, kapandı bal rengi gözleri
Asil dostu yalnızlığı,
Bir türlü vazgeçemediği sevdiğini,
İkinci hayatım dediği şiirlerini,
Fikirlerce tutuklanan fikirlerini…
Hepsini dünyaya bıraktı
Ve kabullenip girdi tastan tabuta.
Uyuyor, uyanıyor, ağlıyor,
Acılara gülümsüyordu.
Daha bir hüzünlüydü artık gözleri
Ruhu buraya tahammülsüzdü.
Son zamanlarda aklına da bir soru düşmüştü;
“neredeydi?”…
Dili buraya;
Suskunluklar zindanı demişti”
Sustu; acısına nispet edercesine.
Ve kapandı gözleri, bilinmezliklere.
Zindana son saygısıydı sessizce ağlayışı.
Son kez susturdu içini,
Çünkü Bir şair ancak böyle vedalaşırdı…