CAN YÜCEL // SENİNLE YAŞLANMAK İSTİYORUM
[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=Dc26ntUuArE[/youtube]
Seneler Geçsin, Sen Beni bil ben seni bileyim istiyorum. Benim olduğun kadar dostlarının, Dostlarının olduğun kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım. Yaşayalım ki, Öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip arkadaşlarınla eve gelme
lisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi. Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek. Böylece yaşamalıyız işte. Sonra çocuklarımız olmalı, Düşünsene senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırasıyla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, Söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız. Zaman su gibi akıp giderken, Herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Her şeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutluda olsa, Kötüde olsa, Yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce yada gidince aklar, Çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden. Kavgasız, Her sabah cinayetle uyanılmayan, Sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, Sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli ziyaretimize, Geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız. Öyle sevmelisin ki beni, Bu yazdıklarım korkutmamalı seni, Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, Sadece mutluluk olmalı yüzümüzde Birbirimiz sevmenin gururu olmalı HERŞEYDE..
dirilin dedi, iskeletinizden
üşüdüğünüz adımlarla ısınacak içiniz
karalama defteri ruhun kabuğu
ve mümkün değil incitmeden
sözcüklere bölmek renkleri
gerçeğin kanatları altında -zaman
uyunmuyor
herkes kendi adını biriktiriyor kum saatine
göğün gözünde herkes -bir
damla
kan
ve okşanmak için
değil
duvarlar
duymuyorsan gerçek olanı
senden bir ân değil sesin
ân ile bütün
değil
kalbim dinamit kuyusu
biliciler yazıyor buzdan pençeleriyle tarihi
yirmi birinci yüzyılda -hâlâ
mürekkep yerine kan
ve en büyük güç boğazına kadar para
-herşey normalmiş taklidi yapıyor…
burası görüntüler dünyası,
bugün ne giymese acaba küçük kızlar ?
paravanlara voltaj yüklense biraz
aşık olabilirdi ev’siz birine altın prenses!
küçük adamlar sivriltip dişlerini
kimin büyük, güzel düşlerini ısırmasa…
olur mu büyük patronun gözüne girmemek!
incitmeden
yazmak kalemi
mümkün mü?-
penceremde güvercin masalları
rapunzel değilim, diyorum
göz içinde aynalar…
Tanrı’m, ver bana ayaklarımı!
uzun bir yürüyüş için…
bağlaçsız gülümseyelim
hiçbir şey
normal
değil
kuyruklu bir yıldızdan düşmüş
-tüm
paramparça çocukların
göğsünde
sabahlıyorum
içimden
damla damla su
yürüyor…
sis’li geçmiş yüzümün ardı
dört duvar arası çelimsiz rüzgârlar
alnını güneşe dayamış
melankolik bir bulut
parmak uçlarımda
otuz yıl oldu öleli
doğumumu bekliyorum
kaç deniz sığar küçücük bir balığa,
bilmiyorum.
hangi fırtına göğü içinde
susar
başucunda melekler…
cennetin kokusuyla
dirilir kalbin
bir geceye, bir güne
kendi etrafında dönerken
her gün başka -uyanıyor ateş
su başka…
Özlem Işık
you left me alone in dark
and made the pain just like a shark
There is no need for talking
Don’t get tired for explaining
nothing will be the same again
And our love never will begin
stop telling me about your regrets
you’d never touch my soul again
and never search my heart again
cause i don’t want hear your usual lies
wowww, it’s too late
i’m afraid ex love, i started to hate
I deeply felt as i die
understood lately everything was lie
Fought with my soul and heart
Try to push you away so hard…