benmişim
kalbim acırmış, ben acıtırmışım..
bu kalp sevmezmiş, saplantıda kalan benmişim…
bu gözler ağlarmış, ağlatıp da gülen benmişim…
yalnızlığa şiir yazarmışım, sebebi de yine benmişim…
kalbimdekileri açarmışım, yalan söyleyen benmişim…
duygularımı gözlerimle açığa vurarmışım, dürüst olmayan da benmişim…
gençliğimi adarmışım, haketmeyen benmişim…
ona dertmişim, vefasız olan da benmişim…
hayallerinde yokmuşum, kalbi kör olan da benmişim…
sevgi olmazmış, seven benmişim…
aşk yakışmazmış, seven benmişim…
dostluğuma değer verilmezmiş, seven benmişim…
bana güvenilmezmiş, seven benmişim…
canım yanmazmış, kalbim kırılmazmış, seven benmişim…
hani seven ben değildim? hani sevmiyordum…
sevemeyen benmişim, yalan söylermişim…
aşk değilmiş, saplantıymış yıllar süren bir yalanmışım…
bu yalnız limana acı gelmezmiş, yüreğimi acıtan kalbimi kıran benmişim…
benmişim seni sevmeyen.
gökhan atmaca
Geride kalmıştı yaşanan ne varsa. Artık her şey geçmişin raflarına kaldırılıp, tozlanacaklardı orda belki. Elde kalanlar, anılardı sadece.
Yaklaştırsana yavaş yavaş kendini bana..
Al içine tekrar, derinine sakla,
Kat kasırgana…
Yalan söyleme,
Bak gözlerime, bitmiş olamaz..
Yokla ceplerimi,
Aşk kırıntıları kalmış olmalı biraz…
“Bu kadar çabuk mu bitecekti herşey? Bu kadar çabuk mu tüketilecekti? Aşk yalan mıydı? Sevda bir hikayemiydi sonu belirsiz? Bir zamanlar ruhunu yakarcasına ısıtan neydi o zaman? Cevapsız sorular doluşuyor bir bir aklımın içinde.. ”
“Öylesine zor ki iki yabancı gibi aynı sıradanlık çemberinde dönüp durmak, değmeden birbirine. Görmeden birbirini, görsen de dokunamadan, dokunsan da hissedemeden. Yanıbaşımdayken hissetmek yokluğunu. En ağır şey bu olsa gerek. Artık ne yüzüm, o eski yüz, ne yüreğim o eski yürek. Bütün bakışlar silik, anlamsız.”
Aşk kırıntısıyla doymaktansa,
Tek başıma aç kalırım bu hayatta,
Paylaşacak birşey artık yoksa,
Bir erkekle bir kadın arasında…
“Sen yanımdayken hissetmektense derinlerimde yokluğunu, sarılır yalnızlığıma avunurum onunla. Ağır geliyor geceler boyu süren yürümek.. Çöküyorum dizlerimin üzerine. Adımlar yaklaşıyor belki yolun sonuna. Nerde unuttum? Bu hikayenin hangi satırında bıraktım seni? Hiç farketmedim. Belki tek bir kelimeydi, önemsiz deyip geçtiğim, büyüdü içimde. Aynalar iç içe, içlerinde bir tek ben, sen yoksun. Düşüyor yüzüm, kırılıyor bir yerinden..”
Yürürüm ipte ağım yokken,
Hem de kopkoyu içim..
İnan çok çalıştım,
Bu kalpsiz dünyayı sevebilmek için…
Neyim var ki senden başka?
Hadi son bir kez..
Ceplerimi yokla,
Aşk kırıntıları kalmış olmalı biraz…
“Kazanmak için yaşamadım. Senden iyi kim bilebilir ki bunu? Bana benden çok sahip senden başka kim? Ağır gelen bir yük gibi ezip geçiyorum düşen yüzümü. İçinde sen yoksun ki, bir anlamı yok artık. Her şey aynı.. Gün doğuyor bir yerlerde. Bense hep karanlıklarda.. Bir ışık versen bana, güneşler doğacak ruhuma.”
“Biz birşeyleri unuttuk.. Kabuslarımız değildi onlar.. Belki de gülmeyi unuttuk doyasıya. Bir de aşkı habersizce, çaldırdık galiba güneşe. Kendimizi verdik karanlığa.”
“Görmediğin bir uçurumun kenarında ayaklarım. Gözlerim, bilmediğin uzaklara bakıyor.”
“Yorgun olmamalıyız.. Hala bir adım atabiliriz.. Ya sevdanın yangınına, ya da sonsuz düşüşe.”
Susturup aklımdan geçen, kurduğum ve kuracağım tüm cümleleri, yüreğimin elleriyle yazıyorum kelimelerimi..
“Senin bende olmadığın tüm zamanlarda, sarılıp köklerime ilkbaharın gelişini bekledim sonbaharına inat. Tek tek dökerken yapraklarını, tüm gücümle eğilip, birer birer topladım dökülenlerini yerden.
Bense kışlardaydım oysa, soğuktu, ıssızdı, kimsesizdi her yer. Ayaza kesmiştim iliklerime kadar. Aldırmadım kendi kışlarıma. Biliyordum, gelecekti bir gün ilkbahar. Senin sonbaharların, benim kışlarım erecekti sona..
Suçlu ne sendin, ne de ben. Bütün suç zamansız mevsimlerdeydi..”
“Senden arta kalan sevmelerle sevdim tüm dünyayı, bütün varlıkları. Küçük belkileri de katıp yanına çoğaltmaya çalıştım hep.
Bazen takılıp esintilerin arkasına, bıraktım ellerine kendimi. Her seferinde fırtınan çekip aldı beni. Nereye tutunmaya kalksam esip kopardı tutunduğum yerden, getirip sevdanın ellerine bıraktı beni.
Yalnızlığıma sığınıp, sımsıkı sarıldım bazen. Ona da tutunamadım.. Hissediyorum, ancak sen söküp alabilirsin beni kendimce tutunduğum herşeyden. Çek al benden beni, gücüm yok çekip almaya kendimi.”
(alıntı)
ZENGİNLİK, GURUR, ÜZÜNTÜ, NEŞE, BİLGİ, SEVGİ, ZAMAN
ZENGİNLİK, GURUR,
ÜZÜNTÜ, NEŞE,
BİLGİ, SEVGİ, ZAMAN
Bir varmış…
Uzun yıllar önce
tüm insani duyguların yaşamakta olduğu bir ada varmış:
iyimserlik,üzüntü,bilgi …
ve diğer duygular gibi sevgi de.
Günlerden bir gün duygulara adanın batacağı bildirilmiş…
Bunun üzerine herkes gemisini hazırlayıp adayı terketmiş.
Sadece sevgi son ana kadar beklemek istemiş.
Ada batmadan önce sevgi yardım istemiş…
Yanından lüks bir gemiyle geçmekte olan zenginliğe sormuş…
“Zenginlik beni de götürebilir misin?”
“Yapamam. Gemim altın ve gümüşle dolu. Sana göre yer yok.”
Daha sonra şahane bir gemiyle geçmekte olan gurura sormuş, sevgi:
“Gurur rica ediyorum, beni de götürür müsün?”
Gurur:
“Seni götüremem. Burada herşey hatasız.
Gemimi bozabilirsin” diye cevaplamış.
Sonra yanından geçmekte olan üzüntüye sormuş, sevgi:
“Üzüntü, lütfen beni de götür.”
“Oh sevgi” demiş üzüntü,
“O kadar üzüntülüyüm ki,
yalnız kalmalıyım,”
Neşe de yanından geçmiş.
Fakat halinden o kadar memnunmuş ki
sevginin kendisine seslendiğini dahi duymamış…
Aniden bir ses:
“Gel sevgi, seni götüreyim” demiş.
Bu konuşan yaşlı bir zatmış.
Sevgi o kadar mutlu ve müteşekkir kalmış ki,
karaya gelince giden ihtiyara ismini dahi sormayı unutmuş.
Ona ne kadar borçlu olduğunu farkeden sevgi,
bilgiye sormuş:
“Bilgi bana kimin yardım ettiğini söyleyebilir misin?”
“Zamandı” diye cevaplamış bilgi.
“Zaman?” diye sormuş sevgi,
“Neden zaman bana yardım etti?”
Bunun üzerine bilgi şöyle demiş:
“Sadece zaman
sevginin hayatta ne kadar önemli olduğunu anladığı için!”