Melankoli

Haşmet BABAOĞLU – Hala seviyorum ama sıkılıyorum…

  • 16 yıl önce, admin tarafından yazılmıştır.
  • 1 Yorum
  • Kalır

“Hâlâ seviyorum ama sıkılıyorum. Garip şey” dedi güzel perçemini eliyle yana iterek…
“Onu seviyorum. Asla ayrılmam ama bir yandan da sıkılmaya başladım! Ne zaman bir araya gelsek, yemeğe çıksak, iki çift laf konuşsak, inanamıyorum yaaa, içimden bir sıkıntı buharı yükseliyor sanki, patlayacak gibi oluyorum!”
“Belki de başka dertlerinin yansımasıdır bu” dedim; “hatta yaklaşan evlilikten, sorumluluklardan filan korkuyorsundur. O korkularını sıkıntıyla perdelemediğinden emin misin?”
Dudaklarını büktü.
Durumu “iyiye yorma” ve biraz daha ”içerden bakma” çabama güldü.
Sonra şöyle karşılık verdi: “Emin olduğum iki şey var: Birincisi, onu seviyorum. İkincisi, onunla birlikteyken gerçekten can sıkıntısından patlıyorum.”
Çocuklar karanlıktan korkarlar, yıldırımdan, sokaktaki daha büyük çocuklardan, havlayıp duran köpeklerden filan korkarlar. Ama can sıkıntıları kendilerine yöneliktir. Kendilerinden, bu koskoca dünyadaki kendi varlıklarından sıkılırlar…
Gençler çocukluğun sorumsuz evreninden yetişkinliğin bitmez tükenmez sorumluluklarına doğru yürüyüşün yorucu, engebeli yolundan sıkılırlar…
Yetişkinlere gelince… Çoğu kez hayatın somut sıkıntılarıyla baş etmeye çalıştıklarından can sıkıntısına vakitleri kalmaz.
Ama sevgililer başkadır.
Bütün sevgililer bir gün mutlaka (sevgililere özgü) sıkıntıyla tanışırlar.
Sevgili olmaktan sıkılmak değildir bu çoğu zaman. Fakat sadece sevgili olunduğunda yaşanabilen bir sıkıntıdır…
Erkekler o sıkıntıyı ya öfkeye dönüştürürler ya da play-station, delice işe bağlanma veya her zamankinden daha fazla futbolla ilgilenme gibi yollar seçerler…
Kadınlar ise canlarının sıkılmaya başladığı gerçeğini ya en yakın arkadaşlarına ya da hatıra defterlerine açıp bir süre idare ederler. ( “Ay biliyor musun, hiç inanmayacağım bir şey oldu; esprilerinden, soru soruş biçiminden, hatta evdeki varlığından bile sıkılmaya başladım. Ne yapacağım ben şimdi?” )
Modern iletişim teknolojisinin “cankurtaran simitleri” de var tabii. Sayısız kadın internet başında “chat” yaparak sıkıntılarını dağıtmaya çalışıyor ve tuhaftır, bundan en son sevgililerinin veya eşlerinin haberi oluyor…
Tanıdığım bir davranışbilimciyle ne zaman bu konuyu konuşsam, der ki; “Ne olursa olsun, bu tür can sıkıntıları ilişkide sevginin yerinin artık ağırlığını yitirdiğini gösterir.”
Ben de her seferinde ona bu tezinin çok iddialı, çok keskin ve hatta gündelik hayattaki sevme biçimlerimizle pek uyumlu olmadığını söylerim.
Ünlü psikanalist Otto Fenichel sıkılan insanı, hatırlamaya çalıştığı bir adı unutan kişilere benzetirmiş…
Hani “Neydi adı ya, dilimin ucunda” hali…
Hani hep dilin ucunda kalır o ad ve bir türlü dile gelmez…
Bence can sıkıntısına kapılmış ilişkiler ve sıkılan sevgililer de öyledir.
Onlar da sanki hep bir şeyi hatırlamaya çalışıp da hatırlayamıyor gibidirler.
Nedir o peki?
Sevgililerin çalışıp çabalayıp yine de bir türlü zihinlerinde canlandıramadıkları şey, sakın ilişkilerinin güzelim başlangıç günleri ve o günlerin heyecanı olmasın?
Evet, evet! Sıkılan sevgili, o güzel başlangıç günlerini ve o günlerdeki kendi halini umarsızca geri çağıran kişidir.
Haşmet Babaoğlu

  1. MUSTAFA dedi ki:

    VAAR OLAN Bİ SORUNU ANLATTIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR ETMEYİ BORÇ BİLİYORUM,BENDE ANLATILAN”SIKILMIŞ SEVGİLİ”HAVASINDAYIM ŞUAN,TEK BEKLENTİM SEVGİLİMİN BENİ TERKETMESİ ARTIK ESKİSİ GİBİ OLMA GÜCÜMÜ YİTİRDİM NEYSE KONUYU UZATMAYA GEREK YOK DİYE DÜŞÜNÜYORUM,YAZINIZ İÇİN TEKRAR TEŞEKKÜRLER K.İ.B

Bir Yorum Yazın